Ülkemizde uzun yıllardan beri akademisyen ve aydınların çalışma konularının başında Türklerin dininin ve milliyetinin nasıl tanımlanacağı meselesi yer almaktadır. Ortaya çıkan literatür Türk toplumunun dinini, tarihini, kültürünü, siyasi hayatını “İslâm’dan önce-İslâm’dan sonra Türklük” şeklinde keskin bir tasnifle ele almaktadır. Millî hayatın bekasına yönelik bu tasnifin, edebiyattan, tarihe, kültürden, inanca hatta siyasi oluşumlara kadar belirleyici olduğu malûmdur. “İslâm öncesi-İslâm sonrası” tasnifi gerçekte “öğrenilmiş çaresiz gerçeklik” (!) hâline dönüşmüştür. Söz konusu paradigma Türk toplumunun din kavrayışını, dinin unsurlarını oluşturan alanları (itikadî, imanî, tasavvufî, amelî), sosyal ve siyasal hayatın bütününe şamil olmak üzere şekillendirirken; öte yanda modern zamanların millet ve milliyetçilik anlayışına da derinden nüfuz eder. “İslâm öncesi-İslâm sonrası Türklük” ayrıştırması, Türk Milleti’nin tarihini hem Oğuz/Kıpçak şeklinde parçalamakta hem de İslâm’ın Hz. Peygamber öncesi tarihini (ve Türklerin Nuh nebiye uzanan zamansal varlığını) yok sayacak dereceye varan tarih perspektifiyle “parçalı din” telakkisini oluşturur. Bunun sonuçlarından olmak üzere Anadolu Türkiye’sinde devlet kuran Selçuklu-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti, eski Türklerin Hakan/Töre teorisine rağmen Eş’arî itikadı üzerinden şekillenirken, Kuzey Müslümanlığı’nın Mâtürîdî itikadı üzerinden geliştirdiği siyasal teori yok sayılmaktadır. Modern zamanlara özgü İslâmcılık ve Milliyetçilik tartışmalarında İslâmcılara özgü “ümmet”, milliyetçilere özgü “millet” merkezli tarih anlayışları ise görünüşte birbiriyle çatışmalı olmalarına rağmen, paradoksal biçimde Güney Müslümanlığı’nın siyasal ufkunu benimseyerek çakıştığı görülür.
“Türk-İslâm Milliyetçiliği” kavramıyla da tanımlanabilecek mezkûr ideolojinin aydın çevresi, “Güney Müslümanlığı”na bağlı aydınlardan olup, son derece geniş bir muhittir. “Kuzey Müslümanlığı” adını taşıyan bu çalışma, bir yanıyla Necip Fazıl’dan, S. Ahmet Arvasi’ye, Nureddin Topçu’dan, İsmet Özel’e; diğer yanıyla Yusuf Akçura-Ziya Gökalp’ten, Nihal Atsız’a, İbrahim Kafesoğlu’ndan Erol Güngör’e ve günümüz aydın ile akademisyenlerinin konuyla ilgili çalışmalarına, nübüvvet eksenli tarih fikri üzerinden eleştirel bir yaklaşım getirmekte, kendine özgü bir tartışma yolu açmaktadır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.